
Yeryüzü karmaşası arasından sıyrılmaya çalışıp en nihayet geceyle konuşma fırsatım oldu. Dedim ki: “Ey gece, ne oldu böyle? Ben mi seni unuttum, sen mi beni?” Dedi ki: “Ey insanoğlu, biz âlemlere şahit kılınmışız, yerimizden hiç ayrılır mıyız? Sen gecenin hiç gelmediğini gördün mü? Sayısını bizim bilmediğimiz asırların asırları boyunca burada mekân eylemişiz. Unutanı arıyorsan, o da olsa olsa sen olmalısın.”
Dedim ki: “Ey gece, benim eşsiz yoldaşım, tanığım, şahidim. Haklı olan sensin. Ne diyeyim? Seni ben unuttum. Gel gör ki şu iğreti dünya paçamı bırakmadı; paçamı bıraksa kolumu tuttu. Kolumu bıraksa kulağıma, gözüme ilişti. Nereden nasıl sıyrılsam da huzur mekânına erişip seninle buluşsam, bir türlü yolunu bulamadım. En çok da çirkinlik beni takip etti. Gözümü, kulağımı nereye dönsem orada pusu kurmuş bekliyor. Çaresizlik içinde kala kaldım. El kaleme, göz sana dönemedi bir türlü.”
“Ey insanoğlu, çaresizlik sırf sende değildir. Bana baksana bir, gündüz peşimde, ben de onun peşinde. Ama bil ki senin çaresizlik gördüğün şeyin aslı varoluşun sırrıdır. Her çaresizlik çaresini yaratır. Gündüzün çaresi benim, benim çarem o. Çok şikâyetlenme, bir süre seyri sefer eyle. Dünyanın çirkin yüzü seni endişelendirmesin. Bilirsin ki vesvese kaynağı o yaman aldatıcı bazen bir düşünce, bazen bir insan sûretinde karşına çıkar. Vesveseye kapılma. Unutma ki bizi buraya yerleştiren gücün sahibi dışında birinden korkun olursa, asıl güç sahibine ortak koşmuşsun demektir. İşte o zaman sen de artık iğreti sin demektir.
Benim gündüzle birleştirileceğim, tüm ayrımların ortadan kalktığı o günü düşün. Yığın yığın iğretiler Araf’tan geçiyor, gerçek gücün sahibinden değil de onun yarattığından korkanlar hep beraber bir araya getirilmiş. Ama ne fayda, korktukları kişiler de, dost bilip yapıştıkları da o yığının içinde başları öne eğik hükmü bekliyor. Ne inkâr ne tasdik işlemez artık o gün. Hepsi birbirini suçluyor. Onlara kulakları patlatacak derecede seslenilip sorulmayacak mı: “Nerede benim dışımda korktuğunuz, bana ortak koştuğunuz, size beni unutturanlar?” Tüm korkutanlar ve korkanlar o yığının içinde hüküm bekliyor. Soruluyor: “Nerede yeryüzü hükümdarları?” Hepsi o yığının içinde hüküm bekliyor. Sen bunları böyle bil ve iyice belle.
Tüm iğretiler gibi korkuna sakın ortak koşma! Sadece ondan ve hepimizin ona döndürüleceği günden kork! Hak yolunda sakın dilini eğip bükenlerden, çekimser kalanlardan olma. Ama unutma, yargıç ne sensin ne de başkası, o makamın asıl sahibinden kork! Her şeyin ters yüz edileceği o günden kork!
Elinde tuttuğun kalem bile Allah’tan korkarken kaleminden değil, sadece Allah’tan kork! Huzuruna getirildiğinizde kaleminin senin aleyhine tanıklık edebileceği o günden kork! Ama dikkat et, sakın kalemlerini ona ortak koşanlardan da olma! Ve sakın kalemine tapanlardan da olma! Her kalem, onu tutanın şahidi olarak hesap günü tanıklık edecektir.
Selam olsun sana insanoğlu, selam olsun!”