Eyvah! Dünya otoriterleşiyor.

Hayır dostum. Mesele bu değil. Kitlesel tahlillerden özenle uzak durmaya çalışıyorum, özellikle de tahlilden. Ancak bir tahlil, analiz varsa ve bu tahlil, kitle için egemen söyleme dönüşmeyi başardıysa, bu söylem veya tahlil artık tahlil edilmeyi hak ediyor demektir. Şu an egemen söylem ne? “Dünya otoriterleşiyor.” Önce bu söylemi tahlil edelim.
Dünya zaten her zaman otoriterdi. Vay be, çok şaşırtıcı değil mi? “Biz böyle algılamıyorduk” diyeceksin. Evet, işte sorun tam da burada zaten. Şimdi çık dışarı, “Arkadaşlar sakin olun, dünya hep otoriterdi zaten” diye bağır. Ama bence yapma, egemen söylemi geri döndürmek zordur. Buradaki maksat zaten bu değil.

F. Nietzsche - S. Freud - M.K. Atatürk
F. Nietzsche – S. Freud – M.K. Atatürk


Eğer F. Nietzsche okursan ne anlatmak istediğimi daha iyi kavrarsın. Modernite (medeniyet) dediğin şeyi otoriteden bağımsız düşünemezsin. Tuvalet terbiyesiyle başlar, araba sürerken kırmızı ışıkta durmanı sağlayan dürtüye kadar uzanır. Modernite bir çeşit açık hayvanat bahçesidir. Doğarsın, seni medeni yapana kadar yüzlerce otoriteden geçip yontulur ve bu hale gelirsin. Geldiğin halden memnun musun değil misin bilemem. Medeni olmak şartıyla özgür olduğuna inanırsın. Ama medeniyeti zaten içselleştirdiğin için seni kısıtlayan süper-egoyu, medeniyeti sorgulamak aklına bile gelmez (S. Freud-Civilization and Its Discontents).
Güç ilişkileri öyle liberal demokratların sana yutturduğu hikâye kadar basit değildir. Otoriter biri yoksa özgürsün demek değildir. Modernite otoriteyi kurallar, normlar ile yaşamın içine yayar. Belli bir figür bulamazsın ve tabii isyan edecek objen olmayınca özgür olduğuna inanmak daha kolaydır.
Peki şimdi ne oluyor dersen, bu sarsıntılar ne dersen, medeniyet sıkıntıda ve güç ilişkileri yeniden şekilleniyor. Nasıl olur, nereye evrilir birlikte göreceğiz. Buna karşı konulan tepkiler haksız mı diye sorarsan kitlelerinkini bilmem. Çünkü orada egemen söylem yine sistem üzerinden ele alınıyor. Demokrasi, rejim, medeni olmak kaydıyla “özgürlükler” vs. Bunlar da moderniteye ait kavramlar değerli dostum, unutma.
Benim kriterim Yüksek Ahlaktır. Medeni olmak ahlaklı olmayı sağlamaz. Sadece medenisindir. Ve sadece medeni isen tüm olan bitenleri modernitenin sunduğu kavramlarla açıklamaya ve anlamaya çalışırsın. İtirazların da ancak bu seviyede kalır ve dünya otoriterleşti diye şikâyetlenirsin.
Bir örnek vererek tamamlıyorum. Benim M.K. Atatürk’e olan sonsuz saygım medeni bir insan olmasından değildir. Veya ülkesinin modernleşmesine sunduğu katkı da değildir. Dünyada modernleşmeyen yer çok azdır. Bunun için M.K. Atatürk gibi büyük şahsiyetlere de ihtiyaç yoktur. Kapitalizm ve sermaye her yeri bir biçimde eninde sonunda modernleştirir. Atatürk’ü eşsiz kılan, onun erişilmesi zor yüksek ahlaki vasıflarıdır. Yeri geldiğinde o da otoriterdir. Ama sahip olduğu güce rağmen ahlaki vasıflarını koruyabilmesi onu eşsiz, ulaşılması imkansız bir noktaya taşır.
İşte günümüz dünyasının şu an karşı karşıya kaldığı en yakıcı sorun otoriterleşmeden ziyade modern dünya liderlerinin ve onların çevresindekilerin yüksek ahlaki vasıflardan yoksun olmalarıdır. Yine Nietzsche’ye dönersek, bunda da çok şaşılacak bir şey yoktur. Böyle uyuşuk modern kitlelerden ancak böyle vasıfsız, paçoz “otoriterler” türer.

Peki sonra ne olur? Bunu da sonra tahlil edelim.

Paylaşım