Semâ

Ey gece, yoksa sen mi beni efsunladın? Bu nasıl bir geçiş böyle? Zihnim allak bullak. Nereye doğru dönsem, hangi hazineyi devşirsem şaşırdım. Her biri aslının sadece bir zerresi gibi. Bunlar neden daha önce saklanıyordu diye düşünmeden edemiyorum. Bu gece semadan mı sesleniyorum sana? Bu nokta, bu geçiş sarhoş ediyor. Sanki seninle bir olmuşuz. Burası senin mekânın ise, buradan bakınca her yerden başka başka bir bereket fışkırıyor! Bir damla vesvese bile düşmez mi burada? Bu çekiş, bu geçiş, bu bereket! Ey gece, boy boy kervanlar dizilmiş hazineleri ile geçiyor! Hangisinin peşine takılmalı? Ey gece, bu nasıl mümkün oluyor? Bütün bunlar dün neredeydi? Bunlar hayal ise beni uyar, eşsiz yoldaşım! Dürt, sars, gerekirse silkele ki kendime geleyim! Eğer hayal değil ise o zaman işe koyulmanın tam zamanı! Senden vakit istedim; beni öyle bir çektin, öyle bir çektin ki bir yere getirdin, ucu bucağı yok!